22 Kasım 2013 Cuma

Diş Buğdayı Etkinliğimiz

Miniklerin ilk dişleri heyecanla bekleniyor. Dişler gelirken çekilen sıkıntılar zorlayıcı olsa da ağızdaki minik beyaz dişler bebeğin sevimliliğini arttırıyor bence.

21 Kasım 2013 Perşembe

Güngörmez Köyü

Kurban bayramında Karacabey'e gidememiştik. Ben işe dönmeden havalar da iyice bozmadan gezenti oğlumla bir haftalık bir Karacabey kaçamağı yaptık. Uzun zamandır görmediğim arkadaşlarım Sema, Hasret, Ahu ve Leyla'yı görme fırsatım oldu. Hem deee onların dünya tatlısı bebekleri Sude Naz, Zeynep ve Ceyda'yı da gördük. Ahmet Yağız uyuyordu onu göremedik ama olsun.

Zaman çok hızlı geçti istediğimiz her şeyi yapamadık ama ne zamandır teyzemlerin köyü Güngörmez'e gitmek istiyordum oraya gidebildik.

Güngörmez Karadağ'ın tepesinde bir oduncu köyü. Ihlamur, kestane, defne, meşe gibi çok çeşitli ağaçlarla süslü bir dağ Karadağ. Biz daha köye doğru çıkarken arabayı davulga (dağ çileği) toplamak için durdurduk.
Köye çıkarken aşağıda Uluabat Gölü de görünüyor. Hatta teyzemlerin bahçesinden Manyas Gölü'nü de görebiliyorsunuz ama havada sis olduğundan onun fotoğrafını çekemedim.


Rüzgar teyzemin bahçesini çok sevdi. Tavukları görünce çok şaşırdı. Bahçede hâlâ meyve veren çilekler vardı. Bir kısmı yeşil olmasına rağmen çileklerin tadı ve kokusu yerindeydi.

Bu çileklerden yedik.

Eniştemin tamamen doğal tavukları
Teyzemle Rüzgar bahçede
Öğlen Rüzgar'a sobada tarhana pişirdim. Sonra da sofrada mantı açtık. Bu sırada Rüzgar dedesiyle oynadı.

Sobada tarhana

Mantılar sıkılıyor
Akşam olunca eniştemle kuzenim Semih odun kesmekten geldiler. Çalıştıkları parselde ayı mantarı bulmuşlar. Giderken bize verdiler. Ertesi sabah kahvaltıda kızgın yağda kavurup yedik. Gerçekten çok hoş bir tadı var.

Ayı mantarı
Yemekten sonra Rüzgar bir de Coni ile tanıştı.

Rüzgar "Bu ne biçim kedi ya" bakışı atıyor
Benim için çok özlediğim bir gün oldu ve tabi ki çabucak geçti. 

Bizim Uyku Düzenimiz

Uyku meselesi; gecesi ayrı gündüzü ayrı bence bir bebekte en çok emek isteyen süreç. İlk bir ay bebeklerin tam bir düzeni zaten olmuyor. Bu dönemde gece-gündüz ayrımını anlamaları için yine de bir şeyler yapmak gerekiyor.

18 Kasım 2013 Pazartesi

Tartışmalı Süt Meselesi - İşlenmiş Süt vs Sokak Sütü

Annelik sitelerinde, bloglarda, bazı TV programlarında çok sık tartışılan ve şimdilerde pek çok desteklenen sokak sütü ve karalanan işlenmiş süte olan bakış açımı paylaşmak istiyorum.

Bir Gıda Mühendisi olarak olaya daha teknik yaklaşmak zorundayım. Anneliğin getirdiği hassasiyeti içimde taşısam da işlenmiş süte "tüh, kaka" diyen uzman anne ve TV doktorlarıyla aynı fikirde olamıyorum maalesef.

6 Kasım 2013 Çarşamba

İstanbul Gezimiz

Ekim ayı sonunda 29 Ekim dolayısıyla gezenti aile olarak İstanbul yollarına düştük. Eşimle uzun zamandır bir fırsatını bulup İstanbul'a gitmeyi istiyorduk. Sevgili arkadaşım Gonca'nın nikahına katılmak ve kuzenimizin bebeği Bade'yi görmek için 29 Ekim tatili bizim için çok iyi bir fırsat oldu. 

Bir gece önceden Rüzgar'ın yolda yiyeceklerini hazırladım. Sabah için peynirli cevizli kahvaltı, öğlen için tarhana, akşam için de pırasa çorbası...


Evde kahvaltı ile vakit kaybetmemek için kendimiz için de sandviçler hazırladık. Ben zaten böyle yolculuk öncesi arabaya mutlaka sandviç koyarım çünkü yol üzerinde durduğumuz yerler çoğu zaman hayal kırıklığı oluyor.

Tatil boyunca ihtiyacımız olacak pirinç, irmik, tarhana ve sebzeleri de yanıma aldım. Emre de "Bir de cezve koy ben de sana ispirto ocağı alacağım" diye benimle eğlendi. Bunlara ek olarak her daim yanımızda bulunması için hazır meyve pürelerinden de yanımıza aldık. Çok fazla tercih etmeme rağmen dışarıda acil ihtiyacı karşılamak için iyi oluyor.






Gonca'ya "Nerede evlenirsen evlen, senin düğününe geleceğim" diye söz veren annem de bize gelmişti. Sabah 6'da uyanıp son hazırlıklarımızı yaptık, giyindik. Emre eşyaları arabaya yükledi. Emre ve benim için küçük bir valiz, Rüzgar'ın kıyafetleri için ayrı bir valiz, bebek arabası, park yatak, bebek için el çantası ve uzayıp giden listede hep minik oğlumuzun eşyaları ile araba doldu.

Rüzgar Bey de saat 7'de uyandı. Uykusunu açana kadar biraz surat astı. Neyse sonra onu da hazırlayıp 07:30 gibi yola çıktık.

Uyku tulumunu bile çıkarmamış Rüzgar
Bizim oğlan biraz bakınıp arka koltukta yanında oturan annanesiyle biraz oynadıktan sonra uyudu. İzmit'e yakın uyandı. Annanesi kahvaltılık yemeğini yedirdi. Sonra SaSa denen yerde durduk. Koskoca işletmede etrafta gezinen bir sürü garson var ama hiç biri sizinle ilgilenmiyor. Tuvaletlerin olduğu yere bir bebek alt değiştirme masası koymuşlar, onun üstüne de içeri girenler kendi eşyalarını bırakmış. Acayip sinir oldum bir şey almadan kalktık biz de. Benim sandviç teorim de bir kez daha kendini kanıtlamış oldu.

Saat 13 gibi Emre'nin Moda'da oturan kuzeninin evine vardık. Biraz dinlendik, birlikte bir şeyler yiyip çay içtik. Yolculuk sonrası çay çok iyi geldi. Rüzgar da evin minik neşesi Haku ile eğlendi. Sonra da hazırlanıp nikaha gittik.

Haku ile Rüzgar

Gonca çok güzel bir gelin olmuştu. Fotoğraf makinemizi evde unuttuğumuz için foto koyamıyorum maalesef. Nikah vesilesiyle okuldan arkadaşlarım Sinem ve Eda'yı da görmüş oldum çok iyi oldu. Herkesin hâlâ çok genç ve güzel olması çok iyi :) Nikahtan sonra annemi Karacabey'e uğurladık.

Ertesi gün (pazar günü) minik Bade'yi görmek için karşıya geçtik. Şansımıza trafik yoktu. İstanbul'da olduğumuz sürece gittiğimiz her yere Yandex'in navigasyon uygulaması ile kolayca ulaştık. Bade öyle minik öyle tatlı bir bebek ki sevmeye doyamadık. Bade'nin yanında Rüzgar kocaman kaldı. Halbuki Rüzgar bir aylıkken 6-7 aylık bebekler gözüme çok tuhaf görünüyordu. Bebek dediğin sadece böyle minicik olur gibi geliyordu. Zaman gerçekten çok hızlı geçiyor.

Babalar ve Bebekler

Sonra da aynı semtte oturan yeni evli kuzen Çiğdem'in evini ziyaret ettik. Bize bol köpüklü kahve yaptı. Evleri çok güzel ve özenli olmuş. Akşam üzeri Moda'ya geri döndük.

Pazartesi günü Moda sahilinde bir yürüyüş yaptık. Ben daha önce Moda'da bulunmamıştım. Çok sevimli bir semtmiş hem Barış Manço'nun evini de görmüş oldum.


Sonra da üniversiteden arkadaşımız Ali ile buluştuk. Görüşmeyeli uzun zaman olmuştu ama Ali de hiç değişmemiş. Akşam üzeri Dudullu'da oturan dayımıza gitmek üzere Moda ahalisinden ayrıldık. Kaç gündür birlikte fotoğraf çekinmediğimizi fark edince yola çıkmışken geri dönüp bu fotoğrafı çektik.


Dönüş günü, yani salı sabah güzel bir kahvaltı yaptık. Rüzgar'ın sabah uykusundan sonra Kartal'a Emre'nin annanesini ziyarete gittik. Bir sürpriz oldu ve Bade de geldi. Büyük annane küçük torunları gördüğüne çok sevindi.

Büyük annane ve Rüzgar

Büyük annane Bade ile tanışıyor
Her ne kadar dönüş günü de olsa biz üçüncü bir kapıya uğramadan edemedik. Emre'nin çocukluğunun geçtiği Darıca'da eski aile dostlarına uğradık. Çok sevindiler. Oğluma da el örgüsü bir yelek hediye ettiler, Rüzgar'a çok yakıştı.

Evimize vardığımızda saat gece 10 olmuştu. Rüzgar zaten arabada uykuya dalmıştı. Hemen emzirip yatırdım, uyudu.

Bebeklerin günlük düzenini erken zamanda oturtunca şehir dışına da çıksan başka evde de kalsan uyum göstermeleri kolay oluyor. Rüzgar daha küçükken daha uzun süreler Ayvalık'ta ve Karacabey'de de kalmıştık ve yine sorun olmamıştı. Tabi şimdi işin içinde ek gıdalar da olduğundan işin içine biraz daha uğraş giriyor. Her nerde uyandıysak ilk iş ona bir öğün tarhana bir öğün de sebze hazırlayıp çantamıza koydum. Araba koltuğunda bazen sıkıldığı da oldu ama büyük krizler yaşamadık çok şükür. İstanbul gibi yerde trafikte en çok bundan korkuyordum ama çok şükür sıkıntı olmadı.

4 Kasım 2013 Pazartesi

Bir Kedi Bir Bebek

Kediseverler bilir eğer evde bir kedi varsa o sizinle değil siz onunla yaşıyorsunuzdur. Yani ev onun evi siz de onun insanlarısınızdır. Bir diğer pek bilinmeyen güzel gerçek ise hayvanlarla yaşayan çocukların çok daha merhametli ve yaşama saygılı büyüdükleridir.

1 Kasım 2013 Cuma

Sonbahar Bitmeden Çocuğunuzla Yapmanız Gerekenler

Sonbahar geçip gitmeden bu tatlı ılık havalarda çocuklarınızla güzel Eskişehir'in tadını çıkarın;

- Güzel havanın tadının çıkarın, mutlaka her gün dışarı çıkın
- Dökülmüş yaprak öbeklerinin üzerine gezinin
- Sazova veya Kentpark en azından birini ailecek ziyaret edin
- Kabak tatlısı pişirin (üzerine tahin ve ceviz eklemeyi unutmayın)
- Elmalı kurabiye yapın
- Çocuklara ağaçların fotoğraflarını çektirin
- Bir mahalle pazarından çocuğunuzla birlikte alış veriş yapın

Ben parka gittiğimizde Rüzgar'a ağaçların gövdelerini ve yaprakları elletiyorum. Çok hoşuna gidiyor.

Rüzgar'ın Kış Menüsü

Ek gıdaya başladığımız zaman bir heves ilk yaptığım sebze püresini anlatmıştım. Aradan iki ay geçti, neler neler yapıp yedirdim neleri çöpe döktüm kim bilir. Artık bir düzen oturttuk diyebiliriz. 

Yaptığım denemeler sonunda minik oğlumun muhallebi tarzı yiyecekleri sevmediğini keşfettik. Henüz bir yaşın altında olduğundan yiyeceklerine inek sütü karıştıramıyorum. Ben de devam sütü ile yapılan muhallebi tarifleri buldum, çoğunu denedim. Hazır toz bebek muhallebilerinden aldım, verdim. Hepsini tükürdü. Artık sütüm tek başına yetmiyor günde bir kez biberonla devam sütü vereyim dedim onu da içmedi. Bir arkadaşım oğlunu tarhana ile büyüttüğünü söylemişti ben de bir gün denemeye karar verdim. Tarhanayı çok sevdi. Artık her gün bir öğünü evde yapılmış et suyuyla pişirilmiş tarhana.

Bebekler ek gıdaya geçiş sırasında annelerinin yaratıcılıklarını zorluyorlar. Dört ay civarı başladığımız günde bir yoğurt veya meyve ilk başlarda iyi gitmişti. Ağzını açarsa veriyordum açmazsa vermiyordum. Altı ay dolup da iş ciddiye binince durumlar değişti. Bizim oğlan yoğurdu, elmayı yemez oldu. Tarhanayı tattıktan sonra buharda haşlanmış sebze püresini de yememeye başladı. Geceleri daha sık uyanmaya başladı. Kısa bir süre kriz halinde yaşadım diyebilirim. Ben de akşam üzeri tarhana verip gün içerisinde de çeşitli denemeler yapmaya başladım. Bir gün kereviz yemeğini tuz atmadan pişirdim. Süzgeçten geçirip Rüzgar'a sundum. Bayıldı. Hatta o akşam biz yemek yerken minik ekmekleri yemeğin suyuna bandırıp verdim o şekilde de yedi. Sonra sebzeleri buharda haşlamak yerine az su ile zeytinyağı ve bazen de içine et suyu da ilave edip kaynatıp süzgeçten geçirerek vermeye başladım. 

Rüzgar kokulu sebze ve yiyecekleri daha çok seviyor. Kış sebzelerinin çıkmasıyla çeşitlerimiz de artmış oldu. Ben de ona her gün çeşitli kombinasyonlarda sebze yemekleri hazırlıyorum. Örneğin;

- Pırasa, havuç ve irmik
- Patates, havuç, pirinç, soğan
- Kereviz, patates, havuç
- Patates, havuç, ıspanak, bulgur
- Klasik süzme mercimek çorbası
- Karnıbahar, havuç, ıspanak, soğan... vb


Sabahları haşlanmış yumurta sarısı, tuzsuz peynir bazen pekmez yiyor. Bazı günler de irmik veya pirinç ununu kaynatıp içine az tereyağı, peynir, az zeytin yağı ve biraz ince çekilmiş ceviz karıştırıp öğün yapıyorum. Yoğurdu hâlâ yemiyor ama ben ara ara şansımı deniyorum. Akşamları sofrada kendi yediklerimizden de ağzına minik lokmalar vermeye başladık. Bakalım daha neler öğreneceğiz...