26 Ekim 2013 Cumartesi

Gidilemeyen Yollar Gezilemeyen Yerler

Günleri sayarak iple çektiğim bayram tatili geldi geçti. Ben bloğuma yolculuk için nasıl hazırlandığımızı, yolda Rüzgar'ı nasıl oyaladığımı, İnegöl'de durup mola verdiğimizi, sonunda yolculuğumuzun yorgunluğunu nasıl attığımızı yazacaktım. Hatta hangi eski arkadaşlarımı gördüğümü de anlatıp fotoğraflar koyacaktım. Anncaaak her şey planlandığı gibi geçmedi.

Tatilin ilk yarısında planladığımız gibi evimizdeydik. Bayramın ilk günü bayramlıklarımızı giyip babanemizi ziyarete gittik. Birlikte kahvaltı, bayramlaşma ile hoş bir bayram sabahıydı. Sonra annanemizi aradık. "Biz yarın geliyoruz."deyince annem "Hepimiz çok hastayız, çocuğu buraya getirmeyin." dedi. 

Bayramın geri kalanı Eskişehir'de gayet keyifli sakin bir tatil olarak geçti.  29 ekim tatiline denk gelen İstanbul maceramiz yakında....

14 Ekim 2013 Pazartesi

Mazlumlar Muhallebicisi "Bulvar"

Hamileliğimin sondan onuncu günü saçımı kestirmek için dışarı çıkmıştım. Kuaför yürüme mesafesinde ama artık son günlerim olduğundan o mesafe benim için zorlu bir parkur sayılırdı. Evden çıktım. Daha yakındaki bir kuaförün önüne geldiğimde içeri girip girmemeyi baya düşündüm. Kendime "Hadi Özge gayret et, bilmediğin yere girme az yol kaldı." dedim. Bir gayret kuaförün olduğu yere vardığımda kala kaldım. Kuaförün olduğu yerde inşaat vardı. Benim dükkan gitmiş yerine muhallebici açılacaktı. Kuaförün yıkıldığına mı yanayım, o yolu kendimi zorlayıp yorulduğuma mı yanayım yoksa Atatürk Bulvarı'na Mazlumlar Muhallebicisi açılacağına mı sevineyim bilemedim.

*Fotoğraf kaynak:
https://foursquare.com/v/mazlumlar-muhallebicisi-bulvar/50eef88de4b0124f6d7652a2/photos?openPhotoId=51c9c670498ed71107ba718c

Yakındaki bir banka oturup biraz dinlendim. Sonra da tıpış tıpış önünde düşünüp durduğum kuaföre gittim. Ellerine sağlık gayet güzel kestiler saçımı.


Geçen hafta dükkanın önünde otururken o günkü yorgunluğum geldi aklıma. Tatlılar zaten güzel bir de çok güzel tavuklu pilav yapıyorlar ki tavsiye ederim.

Güneşli Bir Sonbahar Haftası

Soğuk başlayan ekim ayının geçtiğimiz haftası tam yazdan kalmaydı. Ay başında kış kendini hissettirince Rüzgar'a da bir mont alma zamanı geldi. Biz de haftaya oğlumla Espark'ta alış verişle başladık. Bayram yaklaştığından tüm mağazalarda bir karışıklık vardı. Gezip beğendiklerimizi aklımıza yazdıktan sonra D&R'de babamızın işten çıkıp bize katılmasını bekledik. Tabi ki bizim aileden bir kitapçıya girip boş çıkan olmaz. Rüzgar da uyuyunca kitabın yarısını oturduğum yerde okudum. Babası da gelince oğlumuza kışlık montunu aldık.


Salı günü bir planımız yoktu ama Rüzgar'ı doktora götürmemiz gerekti. Hastane çıkışı babamız bizi çarşıda bıraktı. Hava çok güzeldi. Biz de tramvay durağına kadar su boyundan yürüdük. Adalar yine cıvıl cıvıl ve hareketliydi.


Çarşamba tabi ki bizim pazar günümüz olduğundan giyinip hazırlanıp pazarımıza gittik. Artık havalara güven olmadığından bebek arabasının yağmurluğunu ve battaniyesini her çıkışta alıyoruz. Kış sebzelerini (karnabahar, pırasa, kereviz...) toplayıp geldik.


Perşembe günü oğlum Atatürk Bulvarı'nda arkadaşıyla buluştu. Sevgili Hande ve Sertan'ın oğlu Kerem Rüzgar'ın yakın arkadaşı. Bir ara oturduğumuz yerde sadece biz kalmıştık, iki bebek üç kadın bütün dükkanı dağıttık. Sonra da caddede güzel bir yürüyüş yaptık. 



Cuma gününü evimizde geçirince Cumartesi sabahtan ailecek kendimizi dışarı attık. Bizim için bir Cumartesi klasiği haline gelen Memphis Cafe'de güzel bir kahvaltı yaptık. Rüzgar sayesinde tüm çalışanların ekstra ilgi ve alakasını kazanıyoruz.


Haftanın son gününü kendi mahallemizde, parkımızda geçirdik. Bir çok kişi için tatil cumadan başladığından parka rağbet azdı. Yine de basket oynayan baba&oğul, oyun oynayan bir dede&torun parkta vakit geçiriyordu.


Bir süre sonra sıcak güneş ve çimenlerin cazibesine kapılıp kendimi banktan yere attım. Bir yandan kitabımı okudum bir yandan güneşte ısındım. 



Bu güzel havalar yavaş yavaş bizi terk edecek, her anın tadını çıkarmak lazım.